İMAMLAR, SADECE NAMAZ KILDIRMAKLA MI?
GÖREVLİDİRLER?
Mustafa K.TOPALOĞLU
Araştırmacı- Eğitimci
Son dönemlerde, “Diyanet’e ve imamlara” karşı başlatılan “karalama kampanyaları,” bu güne kadar yapılanlardan çok daha ileri boyutta sürdürülüyor.
Belli kesimler farklı nedenlerle,“Diyanet’i ve İmamları” canlı hedef haline getirebilmek için seferber oldular.
Amaçlarının “din düşmanlığı” olduğunu biliyoruz.
Tabi bunu alenen ve açık bir şekilde yapmıyorlar.
Çünkü toplum tarafından kabul görmeyeceklerini çok iyi bildiklerinden “sudan bahaneleri” ileri sürerek yapmaya çalışıyorlar.
Diyanet’in fetvalarından tutun da, imamların maaşlarına verinceye kadar her şeye bir bahane bulup “karalamalarını ve iftiralarını” pervasızca sürdürüyorlar.
AH İSTANBUL, İÇİMİZE NASIL BİR KORKU SALDIN (!..)
Ah İstanbul!..
Kucağını açtın bize,
Biz de kalkıp geldik.
Köyümüzü toprağımızı bırakıp geldik.
Burada mal-mülk edindik.
Çoluk- çocuk sahibi olduk.
Rahata, konfora alıştık.
Köylerimiz, topraklarımız bom-boş kaldı.
“Kızıl Goncalar” T.V. dizisi ile ilgili çok yazılar yazıldı ve çok sözler söylendi.
Böylesine ses getiren bir dizi için, ben de bir şeyler yazma ihtiyacı duydum.
İzlediğim kadarıyla yazacaklarımı genelleme olarak ele alacağım.
Her şeyden önce gerek “muhafazakâr kesim” ve gerekse “seküler kesim” için bir “denge unsuru oluşturulmaya” çalışılmış…
“Denge unsuru” ne kadar sağlandı veya sağlanmadı o da ayrı bir konu.
Şu kadarını belirtmeliyim.
Fevri kişilerin yaptığı bazı olumsuz veya abartılı “ritüelleri,” genele yayarak büyük bir algı oluşturulmaya çalışılmış…
Mustafa K.Topaloğlu
Araştırmacı-Eğitimci
Bir kişilik bozukluğu olan narsızım; “genetik, biyolojik ve travmatik olaylar neticesinde ortaya çıkan bir davranış bozukluğudur.”
Bunların yanında anne ve babaların evlatlarına yeterince, “kişilik kazandıramamaları” sonucunda ortaya çıkan narsızım, bu hastalığın temelini oluşturuyor.
Yetişme çağlarında “aşağılanmış çocuklar,” narsisizme yatkın oluyorlar.
Aynı şekilde “aşırı övülmüş çocuklar” da, potansiyel bir narsist olabiliyorlar.
Bu konunun uzmanları, genel olarak narsisizme neyin sebep olduğunu tam olarak belirlenemediğini de açıklıyorlar.
Ancak narsisizmin temelinde, derin bir “değersizliğin ve yetersizliğin” hâkim olduğunu da açıkça söylüyorlar.
Bu verilerle birlikte televizyon ve dizilerdeki olumsuz kişilik tipleri, “küresel narsizmi” körüklediğini de söylemeliyiz.
“Genelde narsislik herkeste vardır.”
Davranışlarını kontrol altında tutabilenler, “sağlıklı kişilerdir.” Tutamayanlar ve ölçüyü kaçıranlar ise, “bu kişilik bozukluğunun” içerisinde oluyorlar.
Bu konunun en zor yönü, narsis olan kişi, dürümünü kabul etmemesi ve tedaviye yanaşmamasıdır.
Oysa bu hastalık, her geçen gün hızlı bir şekilde yaygınlaşarak çoğalıyor…
Yaptığımız araştırma sonucunda, narsist kadın ve erkeğin özellikleriyle birlikte, onlarla nasıl baş edilebileceğini ana hatlarıyla sıralamaya çalışalım.
Mustafa K.TOPALOĞLU
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Hanımlar, Dikkat!...
Sağlığınız Tehlikede.
Defilelerle, reklâmlarla ve moda akimleriyle özendirilen kıyafetler, kadınların sağlığını ciddi şekilde tehlikeye sokuyor.
Bu kıyafetlerinbaşında,“dar kot pantolon” geliyor.
Sağlık uzmanları,uzun süre dar kot pantolon giyen kadınlardadamarları sıkıştırarak “varise ve sistit” gibi rahatsızlıklara yol açtığı konusunda uyarılar yapıyorlar.
Dar pantolonlar, kalça kemiğinin altındaki sinir hücrelerini sıkıştırarak bacaklarda ağrıya yol açıyor, bacakları fazlasıyla sıkıştırdığı için “kan dolaşımını zorlaştırıyor.”
Bel ve mide bölgesini aşırı derecede sıkan dar kotlar, “reflü, gastrit ve ülser” gibi mide rahatsızlıklarını da tetiklediği belirtiliyor.
Rahimde iltihaplanma, mantar ve yaralara da neden olan bu giysiler, uzun süre giyilmeye devam edilirse, yaraları büyütüp “rahim kanserine” varan hastalıklara yol açabiliyor.
Bu tehlikeler yalnız kadınlar için mi? Kesinlikle hayır.
Başta kısırlık olmak üzere, diğer hastalıkların birçoğu“erkekler” içinde geçerli olduğunu uzmanlar söylüyorlar.
Mustafa K.TOPALOĞLU
Araştırmacı-Eğitimci
Asrın felaketi olarak adlandırılan on bir ildeki depremin "ruhsal izleri," kolay kolay hafızalardan silinmeyecek gibi görünüyor.
Binlerce insan öldü, binlerce insan yaralandı, milyonlarca insan da evsiz barksız kaldı...
Bunlar gerçekten çok acı durumlar ama, nihayetinde "geçici" felaketlerdir.
Belli bir zaman sonra, ölenler unutulacak, yaralananlar iyileşecek, evsiz-barksız kalanlar da yeniden ev sahibi olacaklar.
Önemli olan hayatları devam eden insanların, özellikle çocukların "ruhsal durumları ve travmaları” dır.
***** 0 *****
İNSANIN EN ÖNEMLİ İHTİYACI !..
Mustafa K.TOPALOĞLU
Araştırmacı-Eğitimci
insanların ihtiyaçları sınırsızdır.
En çok arzu ettiği giderdikten sonra başka bir şeyi yaptıktan sonra koyulur.
İnsanoğlu, Dünyaya geldiği andan itibaren bir “arayış” içerisindedir.
Bu arayış, çoğu zaman “maddi eksiklikler” için geçerli, bazısı için de “hakikat arayışı” olabilir.
Çünkü evrende yegâne “sorumluluk sahibi insandır .”
Bu sorumluluk duygusu, insandan uzaklaşmanın bir gereğidir.
“DEİZİM” ve “DEİSTLİK” de NEYİN NESİ?..
Mustafa K.TOPALOĞLU
Araştırmacı-Eğitimci
Yaşadığımız bu çağda, “dinî-ilmi-aklî ve ruhî tatmin” noktasında çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır
Küçük şeylerden mutlu olmak,
Kanaatkâr olmak,
Sabırlı olmak,
Duygudaşlık yapmak,
Merhametli olmak gibi “insani erdemler” neredeyse yok sayılmaktadır.
Aynı şekilde günümüzde insanlar, dini değerlerin insan hayatını yönlendirmesi gibi konularda aşılması güç sorunlarla karşı karşıyadır.
Bu sorunlar genç nesilde daha bariz bir şekilde kendini göstermektedir.