Burhan Dergisi Röportaj

Mustafa K. Topaloğlu: “Gençler evliliği geciktirmeyin.”

Perşembe, 03 Nisan 2014 14:58 Röportaj

Evlilik ve aile konuları üzerine yazdığı kitaplarından tanıdığımız Milli Gazete Yazarı Mustafa K. Topaloğlu ile gençlerin evliliğe hazırlık sürecini konuştuk. Burhan Dergisi okurlarının istifadesine sunuyoruz

Muhterem Hocam evlilik konusunda birçok kıymetli eseriniz bulunuyor. Dilerseniz mülakatımıza şu soru ile başlayalım: Evliliğe başlamak için en uygun zaman hangisidir? 

Evliliğin yaşı meselesi günümüzde artık çok değişken bir hale geldi. Neden değişken hale geldi? Çünkü insanlar şartlara göre şekilleniyorlar. Eskiden ergenlik çağına gelen gençleri aileler evlendiriyorlardı. Yaşı gelsin, gelmesin, hiç ona bakılmıyordu. Ama günümüzde artık geniş aile ortamından çekirdek aileye dönüşünce, insanlar ekonomik özgürlüğü ve ekonomik bağımsızlığı öne çıkartarak “önce bir işim olsun, mesleğim olsun, ya da kariyerim olsun” diye ya da “önce evimi alayım, arabamı alayım” diye düşünerek evliliği ileriki yaşlara doğru erteliyorlar. Şimdi bu tür hesapları çok inceden yaptığınız zaman bakıyorsunuz ki ömür dediğiniz şey bir su gibi akıp gidiyor. Evi oluyor, arabası oluyor, kariyeri oluyor, birçok imkânları oluyor ama yaşı geçmiş oluyor. Ondan sonra da evlenemiyor. Evlilik için uygun bir yaş vardır. Bunu kaçıran bir kişi artık evlenmeye niyet etse bile umduğunu bulamıyor. Bu yanlış anlayıştan dolayı günümüzde evlenemeyen erkeler ve evlenemeyen kızlar git gide çoğalıyor. İleride bu konu, ciddi bir sorun olacaktır. Evlilik için gerekli olan olgunluğu elde etmeden, çok erken bir yaşta evlenmek de yanlıştır, uygun olan zamanı geçirmek de yanlıştır. Şu durumda sorunuza ortalama olarak bir cevap verecek olursak, 17, 18 yaşına gelen bir genç kızın evlenmesi lazım diyebiliriz. Erkek ise bir geçim davası durumu söz konusu olduğundan dolayı, askerliğini bitirdikten sonra 23, 24 yaşlarında, en geç 25 yaşını geçmeden evlenmesi gerekiyor. 

Kariyer yüzünden evlilik ertelenmesi söz konusu oluyor. Bunu biraz daha açabilir misiniz?

Evet, bu çok yanlış bir şeydir. Kariyerim olsun, şu ihtiyacımı karşılayayım, bu ihtiyacımı karşılayayım derken ömür gidiyor. Eskilerimiz ihtiyaç sahibi iken, imkânsızlıklar içerisinde iken evlendiler. O evlilikler çok sağlıklı evliliklerdi? Neden sağlıklı evliliklerdi? Çünkü hayat mücadelesi verirken çektikleri o zorluklar onları birbirlerine daha sıkı bağlıyor. Aynı zorluğu birlikte paylaştıklarından dolayı birbirlerine karşı daha saygılı oluyorlar, birbirlerine daha çok destek oluyorlar… Bir zorlukla beraber mücadele eden insanların dostlukları kuvvetli oluyor. Ama ekonomik bağımsızlığını elde eden, her şeyi hazır bulan çiftler birbirlerine daha zor ısınıyorlar. Aslında evliliği geciktirmemek dinen de uygun olandır, psikolojik olarak da uygun olandır. Ancak gerek kızın, gerekse erkeğin evlilik olgunluğuna gelmeden evlenmesi yani anne baba olacak olgunluğa gelmeyen gençlerin evlenmesi sakıncalıdır. Eskiden büyük ailede büyük anne ve baba o boşluğu doldurabiliyordu. Ama şimdiki şartlarda bu tür evliliklerde sakınca vardır. Bir de geniş ailede büyük anne, büyük baba, hala, amca, teyze, dayı birer danışman gibiydi. Onlar evlenecek olan kızın veya erkeğin evlenme zamanını çok iyi belirliyorlardı. Dikkat ederseniz Kur’an “evlenin” demiyor, “Onları evlendirin” diyor. Demek ki üçüncü şahısların devrede olmasını istiyor. Evlilikten sonra da evlilik problemlerinin üstesinden gelmede, bu danışmanlar etkili rol oynuyordu. Ekonomik meselelerde sıkıntı varsa destek oluyorlardı, çocuk eğitiminde onlara yardımcı oluyorlardı. 

Muhterem Hocam, evliliğe hazırlık hususunda nelere dikkat edilmelidir? 

Günümüzdeki evliliklerin sıkıntısı ortada zaten... Evliliğe hazırlık nasıl olur? Bir defa büyüklerin tecrübeleri, deneyimleri onlara rehber olmalıdır. Gerçi günümüzde gençler büyüklere danışmak istemiyorlar. Hani her şeyi biliyorlar ya… Oysa evlilikle ilgili kitaplar olsun, seminerler olsun, programlar olsun takip ederek evliliğe hazırlanmaları gerekiyor. Evliliği gündemine alan bir kimse, bilinçli bir evlilik yapmak için mutlaka bununla ilgili bilgilerini arttırmalıdır. Böyle bir kaygısı olan kişi mutlaka bunun üstesinden gelir. Ama en başta kendilerine rehber olacak kişilerin tecrübelerinden faydalanmaları gerekiyor. Biz evliliği gündemine alan gençlere diyoruz ki; “Önce ben güzel bir evlilik yapmak istiyorum, ömür boyu sürecek bir evlilik olmasını istiyorum” diye bir irade, bir niyet ortaya koymalısın. “Ben nasıl bir insanım, zaaflarım neler, hayattan, eşimden ne bekliyorum. Ne için aile kurmak istiyorum” gibi soruları kendi kendine sormalısın… 

Müslüman bir gencin eş seçimi sürecinde ne gibi hassasiyetleri olmalıdır? 

İnsan önce kendisini tanımalı, sonra da karşı cinsi tanımalıdır. Ondan sonra da eş seçim sürecine girmelidir. Biz toplum olarak İslami duyarlığı ön planda olan bir toplumuz. Biliyorsunuz, hadis-i şerifte, güzelliği, soyu sopu, zenginliği için değil de dindarlığı için evlenin deniliyor. Dindar olan elbette ki dindar olanı tercih edecektir. Böyle olması gerekir çünkü ortak paydaları olan insanların evlilikleri daha sağlıklı oluyor. Birisi dindar, diğeri dindar değilse ortak paydası yok demektir. Biri çok cömerttir, diğeri çok cimridir, biri çok kıskançtır, diğeri vurdumduymazdır; bunlar evlilik için birer sıkıntıdır. Bu tür konunlar önemlidir. Ama kültürel bazı farklılıkların olması normaldir. Mesele erkeğin yemek kültürü farklıdır, kızın yemek kültürü farklıdır. Bu gibi şeyler evliliğe bir zarar vermez. Bir zenginliktir. Birbirlerinin güzel geleneklerinden, güzel alışkanlıklarından yararlanılır. Bu tür şeylerde değil de temel anlayışlarda, dini durum ve namus kavramı gibi meselelerde algılar farklıysa bu ciddi bir sorun teşkil eder.  

Eş adayını doğru tanıma noktasında da bazı sıkıntılar söz konusudur. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Eskiden evlenme sürecinde bu konuda yardımcı olan gönüllü insanlar vardı. Mesela mahallenin bakkalı bunlardan biriydi. O aileden biri gibiydi. Çünkü evin fertleri mutlaka bakkala gidiyor, ihtiyaçlarını oradan karşılıyordu. Bakkal, gelenlerin hepsini tanıyor, ailesini biliyor, geçmişini biliyor, yapısını karakterini biliyordu. Dolayısıyla, tavsiye eden, yönlendiren bir konumdaydı. Diyelim ki kız arayanlar gidip ona soruyordu. O da “şu şöyledir, böyledir” diye tavsiye ediyordu ya da “uzak durun” diye uyarıyordu. Başka kimler vardı? Mahallenin muhtarı veya caminin imamı da bu konuda yardımcı oluyordu. Burada şöyle bir detay da var; evlenilecek kişinin geçmişinin bilinmesi gerekiyor. Genç halet-i ruhiyesi itibari ile evlenmeyi düşündüğü kimsedeki bazı durumları göremiyor. Onu başkaları daha iyi görüyor. Bunun için üçüncü şahısların görüşü mutlaka alınmalıdır. 

Bu konuda görücü usulünü nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Günümüze baktığımız zaman, yine en sağlıklı evliliklerin görücü usulü ile yapıldığını görüyoruz. Görücü usulünde metot nedir? Diyelim ki birisi oğlunu evlendirecek, arada referans olan kişiler ona birisini tavsiye ediyor; “Bu gençler birbirine yakışır” diyor. Sonra da gençler birbirini beğenirse bu iş oluyor. Fakat günümüzde genellikle herkes kendi eşini kendi seçiyor. Belki de yalan yanlış seçiyor. Neden böyle oluyor? Çünkü genç duygularının tesiri ile bu seçimi yapıyor. Güzelliğe, boya posa göre bir değerlendirme yapıyor. Fakat sadece duyguyla doğru tercih yapılmıyor. Hem duygu hem mantığı kullanarak tercihini yapmalı ki uygun eşi bulsun. Bu anlamda görücü usulünde üçüncü şahıslar devrede olduğu için, bir avantaj söz konusu oluyor. 

Peki görücü usulündeki gibi arada referans olan kişiler olmadığında ne yapmalıdır? 

Diyelim ki üçüncü şahıslar devrede olmamış, okulda beğenmiş, çarşıda pazarda beğenmiş ve evlenmek istemişler. Bunlar ne yapacaklar? Öncelikle yapılması gereken şey eş adayının ailesini araştırmaktır. Çünkü insan kişiliğini, kimliğini büyük oranda ailede kazanıyor. Genelde; “Ailesi beni ilgilendirmiyor” diye bir söz söyler ki bu fevkalade yanlıştır. Oysa evlilik sürecinde ailelerle sürekli muhatap olunur. Olması gereken de budur. Evlilikte sorun olduğu zaman ailelerin desteğine ihtiyaç vardır. İşte bugün aile cinayetlerinin artmasında, bu dış desteğin olmaması oldukça etkilidir. Şimdi bu eksikliği Aile Bakanlığı, aile danışmanlığı müessesesi ile kapatmak istiyor. Ama bu danışmanlığı her iki taraftan aracı kimselerin yapmasıdır doğru olan… Aileyi araştırmanın dışında bir de kişilik verilerinden bir şeyler yakalamaya çalışmalıdır. Örneğin güvenilir bir insan olduğuna iyice kanaat getirilmelidir. Mesela haya duygusu eş adayında aranılacak vasıflardan birisidir. Günümüzde özellikle feminist kadınlar bu “haya” kavramından çok rahatsız oluyorlar.   

Mutlu bir evlilik için evli çiftlere neler tavsiye edersiniz? 

Hepimiz mutlu olmayı çok istiyoruz. Talebeliğimiz, iş hayatımız, dini gayretimiz ve hayattaki bütün mücadelelerimiz ne içindir? İki cihan mutluluğunu elde etmek içindir. Mutluluk evlilik hayatında daha da ön plana çıkıyor. Mutluluğun temel esası da evlilikte eş seçimidir. Evlilikte mutlu olmak için öncelikle “Mutlu olacağım” diye beynine bir konut vermesi lazım. Bununla ilgili de dersine çalışması lazım. Ben uzun yıllardır evlilik üzerine çalışma yapıyorum. Evvela kendimizi doğru tanımamızın, sonra da eşimizi doğru tanımanın bu konuda çok önem arz ettiğini düşünüyorum. Mesela bir erkek, Allahü Teala’nın bir kadın olarak eşine verdiği özellikleri bilirse artık ona bazı şeyleri dayatmaz. Mesela kadınlar çok konuşur. Çünkü Allahü Teala onları konuşmaya yatkın olarak yaratmıştır. Kadının neden çok konuştuğu ile ilgili birçok araştırmalar var. Bunlara göre birincisi kadın konuşarak rahatlar. İkincisi anne olma özelliğinden dolayı Allahü Teala ona çok konuşma özelliği vermiştir. Niye? Çocuğunu susturacak, çocuğuna ninni söyleyecek, ona hikayeler anlatacak, bir şeyler öğretecek. Bir baba öyle değil ki… Çocuk ağladığı zaman “yavrum sus” der birkaç sefer, sonra “annesi ne yapıyorsan yap” der ve ona bırakır. Kadın öyle değil, çocuğuna anlatır, çocuk tekrar sorar tekrar anlatır. İşte bunun için kadın çok konuşmaya meyilli bir şekilde yaratılmıştır?

            Televizyondaki evlilik programlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

            Bu tür izdivaç programları çok ilgi görüyor ve de katılım da çok oluyor bu programlara… Bu izdivaç programlarını yapanlar ne için yapıyorlar. Evlilik kurumuna, aile müessesesine katkı sunmak için mi yapıyorlar. Hayır. İlgi uyandırsın, reyting alalım diye yapıyorlar. Yani ticari bir şey var burada. Bir şeyi değerlendirirken bir defa niyete bakarız. Bakıyorsunuz ki buradaki niyet sağlam bir niyet değil. İnsanları evlendirmek veya insanları mutlu etmek için bunu yapmıyorlar. Orada kadın erkek kendisini tanıtıyor ve takdim ediyor. Yani onlar kendilerini nasıl takdim ediyorlarsa ona göre karar veriyorlar. Kim ne derece doğru söylüyor bunu bilemiyor kimse… Dolayısıyla orada yapılan şeyler sağlıklı değil. Bunlar eğlenceye yönelik, gönül eğlendiren programlardır. Evlilik ise ciddi bir iştir. 

Uzun yıllar aile üzerine çalışan bir araştırmacı olarak çocuk yetiştirme konusunda ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?  

Modern eğitimciler çocuk eğitimini üç dört yaşlarından itibaren ele alıyorlar. Bizim İslam kültüründe çocuk eğitimi eş seçimi ile başlıyor. İyi bir çocuk yetiştirmek için iyi bir anne ve iyi bir baba vasfına sahip kişilerin evlenmesi gerekiyor. Çünkü olumlu ve olumsuz birçok yön, genetik yoluyla anne babadan çocuğa geçiyor. Çocuk eğitiminin ikinci safhası anne karnında başlıyor. Anne karnında iken dışarıda olup biten her şeyi duyuyor. Bu safhada annenin yiyip içtiğinin helal olması önem arz ediyor. Çocuk kişiliğinin yüzde otuzunu anne karnında iken kazanıyor. Çocuk doğduktan sonra da üçüncü safha başlıyor. Anne baba çocuğunun iyi bir insan, iyi bir Müslüman olması için ona göre terbiye veriyor. Daha sonraki safhada ise çocuk terbiyesini okuldan ve toplumdan alıyor. Fakat çocuk terbiyesinde okul, aile kadar etkili değildir. Bunun için ailelerin çocuk yetiştirmeyi bir sanat gibi görmeleri ve buna itina göstermeleri gerekiyor.