“Yalancılık,” Dünya kurulduğundan bu yana var olan bir olgudur.
Yalan binlerce yıldır edebiyatın, felsefenin, psikolojinin ve popüler kültürün ilgi alanı olageldi.
“Algı dediğimiz kavram,” duyu organlarının uyarılmaları sonucunda meydana gelen sinyallerin yönlendirilmesi sayesinde oluşuyor.
Çağımızda bu durum öylesine yaygın hale geldi ki doğrularla yalanlar adeta iç içe girmiş.
Kim yalan söylüyor, kim doğru söylüyor ayırt edilemez hale geldi.
Günümüzde “yalan ve algılar,” televizyonlarda, internette ve sosyal medyada tüm hızıyla etkilerini gösteriyor.
Karamsar ve saldırganlıkla ilgili pek çok “kişilik tiplemeleri” var.
Ülkemizde yaygın hale gelen iki tipleme daha fazla öne çıkıyor.
Bunlardan birincisi, “ruhsal yönden rahatsızlığı” olanlar.
İkincisi, “siyasal yönden rahatsızlığı” olanlar.
Her iki tiplemelerin “saldırganlıkları ve karamsarlıkları” çok ileri boyuttadır.
“Siyasal yönden saplantıları” olanlar üzerindebiraz duralım.