***** 0 *****
İnsanda şehvet, sevgi, merak, öfke, acıma, merhamet, gibi duyguların yanı sıra içimizde bulunan “saldırganlık duygusu” da bulunmaktadır.
Duygular nehir gibi sürekli akıntı halindedirler, suya yol verilmeyip her taraftan kapatılırsa ya taşar ya da engelleri aşarak etrafı yıkar götürür.
Şehvet duygusu evliliğin meşru kılınmasıyla kontrol altına alındığı gibi, saldırganlık duygusu da kurban kanı akıtılmak suretiyle kontrol altına alınmaktadır.
“Dini Hayatın Psiko-Sosyal Temelleri” adlı kitabın yazarı merhum Prof. Dr. Ali Murat Daryal: "Kurban, kesmek insanı tedavi eder" tezini savunanlardandır.
Hoca: “Kurban kesmenin psikolojik Faydaları” yla ilgili şu tespiti yapıyor.
Kurban kesen medeniyetlerle, kurban kesmeyen medeniyetlerde kan akıtma ve can yakma tarzında tezahür eden sporlar ve bu istikamette şekillenen insan davranışları yaygın bir tablo oluşturuyor.
Bu medeniyetlerde insan-hayvan ilişkisi olarak ortaya çıkan aşırı tavırlar kurbanın bir benzeri olarak ortaya çıkıyorlar. Örnek olarak; kurban kültürüne sahip olmayan Avrupa’da boks, düello, gladyatör gibi spor ve eğlencelerde insanlık dışı kan dökmeye yönelik vahşetler asırlarca sürmüştür” diyor.
***** 0 *****
Ali Murat hoca kitabında:
“insan saldırganlık içgüdüsüyle doğar. Kurban kesenlerin, kan akıtmak suretiyle bu içgüdüleri kontrol altına alınıyor.
Kurban kesmek insanı rahatlatır. Adam öldürmekten nefret etmeyenler, insan öldürür, bırakınız başkasını, kardeşini ya da annesini bile öldürebilir. Bu yüzden kan akıtıldığını gören, bundan tiksinir ve kan akıtma içgüdüsü törpülenir.
Kurban kesmek, insanları Allah’a yaklaştırırken insan psikolojisini de tedavi eder. Hırsızlık yapmaktan nefret etmeyenler, hırsızlık yaparlar.
Bir millet. vatanına göz diken düşmanlarından nefret etmezse, vatanını koruyamaz. İnsanda var olan bu “saldırganlık içgüdüsünü” tamamen söküp alamayacağınıza göre yapılacak iş, onu kendi sınırları içinde sağlam tutarak aşırılıklar ve taşkınlıklardan
***** 0 *****
Kurban Bayramıyla İlgili Bir Fıkra
Türklerin yoğun olduğu Almanya’da bir alman vatandaşı, Türk’lere özenerek o da kurban kesmek ister. Gider iyisinden bir koç alır, beraberinde önlüğünü, bıçağını ve diğer malzemelerini aldıktan sonra hayvanı kesmeye sıra gelir.
Giyinir kuşanır, bıçağını biler ama hayvanın nasıl kesileceğini bilmediğinden Türk’lere ait kahvelerden birine gider ve gür sesiyle:
- “Aranızda Müslüman var mı?” diye bağırır.
Kahvede oturanlar, iri-yarı adamı, elinde bıçağıyla görünce korkarlar. Adam tekrar bağırınca, içlerinden bir tanesi cesaretini toplayıp ayağa kalkar:
- “Evet!.. Ben Müslüman’ım” der.
İri-yarı adam:
- “Benimle gel!.” der ve Müslüman vatandaşı alıp götürür.
Vatandaş da hayatında hiç kurban kesmediğinden hayvanı becerip kesemez. Zoraki boynunu keser, geri kalanı için de Alman vatandaşa şöyle der:
- “Ben bu kadarını becerdim, geri kalanını da aynı kahveye git oradakilerden birini yaptır” der.
Alman vatandaş tekrar kahveye gider. Tabi hayvanın boynu kesilirken üst-başı kanlanmış, aynı şekilde elindeki bıçağıyla gören kahvedekiler dehşete düşerler ve daha fazla korkarlar.
Alman vatandaş sesini daha da gür bir şekilde yükselterek:
- “Aranızda başka Müslüman yok mu?” diye bağırır.
Aralarında de dini bilgileri olan sakallı adama herkes bakar. Sakallı adamın ödü kopar, korkudan eli ayayı titremeye başlar:
“Ne bakıyorsunuz bana?..” der ve ilave eder, “Sakal bıraktık diye Müslüman mı olduk?..” der.
www.mtopaloglu.com