Mustafa K.Topaloğlu
Araştırmacı-Eğitimci
Bir kişilik bozukluğu olan narsızım; “genetik, biyolojik ve travmatik olaylar neticesinde ortaya çıkan bir davranış bozukluğudur.”
Bunların yanında anne ve babaların evlatlarına yeterince, “kişilik kazandıramamaları” sonucunda ortaya çıkan narsızım, bu hastalığın temelini oluşturuyor.
Yetişme çağlarında “aşağılanmış çocuklar,” narsisizme yatkın oluyorlar.
Aynı şekilde “aşırı övülmüş çocuklar” da, potansiyel bir narsist olabiliyorlar.
Bu konunun uzmanları, genel olarak narsisizme neyin sebep olduğunu tam olarak belirlenemediğini de açıklıyorlar.
Ancak narsisizmin temelinde, derin bir “değersizliğin ve yetersizliğin” hâkim olduğunu da açıkça söylüyorlar.
Bu verilerle birlikte televizyon ve dizilerdeki olumsuz kişilik tipleri, “küresel narsizmi” körüklediğini de söylemeliyiz.
“Genelde narsislik herkeste vardır.”
Davranışlarını kontrol altında tutabilenler, “sağlıklı kişilerdir.” Tutamayanlar ve ölçüyü kaçıranlar ise, “bu kişilik bozukluğunun” içerisinde oluyorlar.
Bu konunun en zor yönü, narsis olan kişi, dürümünü kabul etmemesi ve tedaviye yanaşmamasıdır.
Oysa bu hastalık, her geçen gün hızlı bir şekilde yaygınlaşarak çoğalıyor…
Yaptığımız araştırma sonucunda, narsist kadın ve erkeğin özellikleriyle birlikte, onlarla nasıl baş edilebileceğini ana hatlarıyla sıralamaya çalışalım.
---------- 0 ----------
Narsist Kadın ve Erkeğin Başlıca Özellikleri
Empati kuramazlar, hep ben merkezlidirler.
---------- 0 ----------
Narsist Kadın ve Erkekle Nasıl Baş Edilir?
Mustafa K.TOPALOĞLU
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Hanımlar, Dikkat!...
Sağlığınız Tehlikede.
Defilelerle, reklâmlarla ve moda akimleriyle özendirilen kıyafetler, kadınların sağlığını ciddi şekilde tehlikeye sokuyor.
Bu kıyafetlerinbaşında,“dar kot pantolon” geliyor.
Sağlık uzmanları,uzun süre dar kot pantolon giyen kadınlardadamarları sıkıştırarak “varise ve sistit” gibi rahatsızlıklara yol açtığı konusunda uyarılar yapıyorlar.
Dar pantolonlar, kalça kemiğinin altındaki sinir hücrelerini sıkıştırarak bacaklarda ağrıya yol açıyor, bacakları fazlasıyla sıkıştırdığı için “kan dolaşımını zorlaştırıyor.”
Bel ve mide bölgesini aşırı derecede sıkan dar kotlar, “reflü, gastrit ve ülser” gibi mide rahatsızlıklarını da tetiklediği belirtiliyor.
Rahimde iltihaplanma, mantar ve yaralara da neden olan bu giysiler, uzun süre giyilmeye devam edilirse, yaraları büyütüp “rahim kanserine” varan hastalıklara yol açabiliyor.
Bu tehlikeler yalnız kadınlar için mi? Kesinlikle hayır.
Başta kısırlık olmak üzere, diğer hastalıkların birçoğu“erkekler” içinde geçerli olduğunu uzmanlar söylüyorlar.
Mustafa K.TOPALOĞLU
Araştırmacı-Eğitimci
Asrın felaketi olarak adlandırılan on bir ildeki depremin "ruhsal izleri," kolay kolay hafızalardan silinmeyecek gibi görünüyor.
Binlerce insan öldü, binlerce insan yaralandı, milyonlarca insan da evsiz barksız kaldı...
Bunlar gerçekten çok acı durumlar ama, nihayetinde "geçici" felaketlerdir.
Belli bir zaman sonra, ölenler unutulacak, yaralananlar iyileşecek, evsiz-barksız kalanlar da yeniden ev sahibi olacaklar.
Önemli olan hayatları devam eden insanların, özellikle çocukların "ruhsal durumları ve travmaları” dır.
***** 0 *****
İNSANIN EN ÖNEMLİ İHTİYACI !..
Mustafa K.TOPALOĞLU
Araştırmacı-Eğitimci
insanların ihtiyaçları sınırsızdır.
En çok arzu ettiği giderdikten sonra başka bir şeyi yaptıktan sonra koyulur.
İnsanoğlu, Dünyaya geldiği andan itibaren bir “arayış” içerisindedir.
Bu arayış, çoğu zaman “maddi eksiklikler” için geçerli, bazısı için de “hakikat arayışı” olabilir.
Çünkü evrende yegâne “sorumluluk sahibi insandır .”
Bu sorumluluk duygusu, insandan uzaklaşmanın bir gereğidir.
“DEİZİM” ve “DEİSTLİK” de NEYİN NESİ?..
Mustafa K.TOPALOĞLU
Araştırmacı-Eğitimci
Yaşadığımız bu çağda, “dinî-ilmi-aklî ve ruhî tatmin” noktasında çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır
Küçük şeylerden mutlu olmak,
Kanaatkâr olmak,
Sabırlı olmak,
Duygudaşlık yapmak,
Merhametli olmak gibi “insani erdemler” neredeyse yok sayılmaktadır.
Aynı şekilde günümüzde insanlar, dini değerlerin insan hayatını yönlendirmesi gibi konularda aşılması güç sorunlarla karşı karşıyadır.
Bu sorunlar genç nesilde daha bariz bir şekilde kendini göstermektedir.
“Yalancılık,” Dünya kurulduğundan bu yana var olan bir olgudur.
Yalan binlerce yıldır edebiyatın, felsefenin, psikolojinin ve popüler kültürün ilgi alanı olageldi.
“Algı dediğimiz kavram,” duyu organlarının uyarılmaları sonucunda meydana gelen sinyallerin yönlendirilmesi sayesinde oluşuyor.
Çağımızda bu durum öylesine yaygın hale geldi ki doğrularla yalanlar adeta iç içe girmiş.
Kim yalan söylüyor, kim doğru söylüyor ayırt edilemez hale geldi.
Günümüzde “yalan ve algılar,” televizyonlarda, internette ve sosyal medyada tüm hızıyla etkilerini gösteriyor.
Karamsar ve saldırganlıkla ilgili pek çok “kişilik tiplemeleri” var.
Ülkemizde yaygın hale gelen iki tipleme daha fazla öne çıkıyor.
Bunlardan birincisi, “ruhsal yönden rahatsızlığı” olanlar.
İkincisi, “siyasal yönden rahatsızlığı” olanlar.
Her iki tiplemelerin “saldırganlıkları ve karamsarlıkları” çok ileri boyuttadır.
“Siyasal yönden saplantıları” olanlar üzerindebiraz duralım.
Beklenen Kitap Çıktı...
KADIN &ERKEĞİ TANIMA SANATI
“Evliliklerin” mutluluk üzerine kurulduğunu hepimiz biliyoruz.
Evlenen yeni çiftler, önceleri “mutluluktan” kendilerini bulutlar üzerinde görürler.
Daha sonraları, bulutlar yavaş yavaş çekilir ve o güzelim mutluluk azalmaya başlar.
Çiftler, işte o zaman hayatın gerçekleriyle yüzleşirler.
İyi huylarla-kötü huylar çarpışmaya başlar.,
Evlilik hayatında, o bitmeyen ”tartışmalar, küsüşmeler, kavgalar” sürüp gider…
Bunların olmaması için; kişi “önce kendini, sonra da karşı cinsini tanımalı.”
Evlenmeden önce böyle bir girişimde bulunanlar, hayatlarını sağlama almış olurlar.
Böyle bir fırsatı kaçıranlar ise, evlilik sonrasında da bunu yakalayabilirler.
Evlilikteki esas amaç; “güzel geçinmedir,” yanı “mutlu olmaktır.”
Yüce Yaratan, kadın ve erkeği “ayrı özellikte” ve “farklı fıtratta” yaratmıştır.
Kadın-erkek, fıtrattan gelen özelliklerini bilirlerse, körü körüne birbirleriyle çatışmazlar.
Bilmediklerinde ise, kendi bildiklerini karşı tarafa dayatırlar.
Bu konuda yapılmış pek çok “bilimsel araştırmalar” var.
Ayrıca insan fıtratından gelen özellikleri de göz önünde bulundurarak sadeleştirmeye çalıştık.
Gerek bilimsel araştırmaları ve gerekse fıtrattan gelen yapıları, en anlaşılır bir şekilde derleyip topladık ve kitap haline getirdik.
Kadını Tanımada Öne Çıkan Davranışlardan Bazıları:
Erkeği Tanımada Ortaya Çıkan Davranışlardan Bazıları
Evli-bekâr herkese lazım olan bu kitabı, internetteki bütün kitapçılardan temin edebilirsiniz
ARKA KAPAK YAZISI
KADIN&ERKEĞİ TANIMA SANATI
Erkek, ilk yaratılan insan ama kadınsız hayatını sürdüremiyor.
Kadın da insan, erkek de insan, ancak hiçbir yönleriyle birlilerine benzemiyorlar.
Biri olamadan, diğeri eksik ve yarım oluyor.
İkisi bir araya geldiğinde ancak tam insan oluyor ve “ikinin gücünü” meydana getiriyorlar.
Kadın-erkek ilişkilerinde kadının beklentilerinin daha fazla olduğu söylenir ama erkeğin beklentileri de ondan aşağı değil…
Genelde kadının psikolojik ihtiyacı, ”sevgi ve ilgiye” dayanırken erkeğin ki ise “önemsenmeye ve takdire ” dayanıyor.
Kadın erkeksiz, erkek de kadınsız yapamıyor ama birbirini anlama mücadelesi, günümüzde hala çözüme kavuşmuş değil…
Erkek beyni, “sistem kurmaya” programlanmış “sonuç odaklı” dır.
Amacı hedefe ulaşmaktır.
Erkek, bir durum karşısında ”neden-sonuç” ilişkisini anlamaya ve sistemin nasıl işlediğini çözmeye çalışır.
Kadın beyni ise, “ilişki kurmaya programlanmış” tır.
Kadın, ilişkide olduğu kişinin duygularını anlamaya ve bu duruma duygusal bir cevap vermeye çalışır.
Kadın, ”empatik bir ilişki kurarken;” erkek “sistemin aksaklığını nasıl gidereceğini” düşünür.
Bu kitabı okuyan erkeklerin kadınlara bakış açıları değişeceği gibi, kadınlar da okuduklarında, kendilerini yeniden konumlandıracaklardır.